1.Giriş
‘İngilizce küresel bir dildir’ söylemi son yıllarda sıkça
telaffuz edilmekte.Hayatımızda çok açık seçik olarak yaşadığımız
bu cümle yazıya döküldüğünde bizlere yabancı gelmiyor ya da
‘hayır,İngilizce küresel bir dil değil’ demiyoruz.İngilizce
istisnasız küresel bir dil.
Televizyon ve radyoda olduğu gibi bir düğmeyle giriyor
hayatımıza ya da buzdolabı ve çamaşır makinasını çalıştırırken
çıkıyor karşımıza.Hiç duymak istemesek pencereyi açtığımızda
sokaktaki müzikte karşılaşıyoruz onunla ya da çocukların Pokemon
oyunlarında.
Tüm dünya milletlerinin hayatına bu kadar yoğunlukta girdikten
sonra, son yıllarda İngilizce’nin nasıl küresel bir dil haline
geldiği ve gelecekte İngilizce’nin durumunun ne olacağı soruları
araştırılmaya başlandı.Biz İngilizce öğretmenlerini en çok
ilgilendiren ise Kachru(1992)’nun deyimiyle ‘Dünya İngilizceleri’nin
varlığı ve bu bağlamda nasıl bir İngilizce öğretimi yapılacağı
sorusuydu.
Kachru’nun ‘Dünya İngilizceleri ve Öğretimi’ hakkındaki
görüşlerine ve biz İngilizce öğretmenleri küreselleşen dünyada
Türkiye koşullarında nasıl bir yabancı dil eğitimi
oluşturabiliriz sorusuna değinmeden önce Crystal(1997),Tarık
Ali(2002) ve Huntington(1993) dikkate alınarak nasıl bir
küreselleşme sürecinden geçtiğimize ve İngilizce’nin nasıl
küresel bir dil haline geldiğine değinelim.
2.Küresel Bir Dil Nasıl Yaratılır?
Crystal(1997)’e göre herhangi bir dilin küreselleşmesi o dili
konuşanların sayısıyla orantılı değildir.Bir dilin dünya dili
haline gelmesinin başlıca iki sebebi vardır ki bunlardan ilki
diğerinden daha önemlidir;politik ve dolayısıyla askeri güç ile
ekonomik güç.İngilizce’nin dünya dili olması da bu iki etkenle
açıklanabilir;İngilizce uzun zamandır doğru yerde ve doğru
zamanda sahneye çıkmıştır.
İngilizce’nin gelişiminin temellerine baktığımızda iki önemli
noktayla karşılaşırız: Siyasal gelişmeler ve bilgiye ulaşım.Siyasal
gelişmelerin 19.yy.da iyice belirginleştiği dikkate alınırsa
,aynı yüzyılda birçok kişinin ‘Niçin Dünya Dili Olarak
İngilizce?’sorusuna Britanya İmparatorluğu’nun büyümesini işaret
ederek kolaylıkla cevap verebilmesi anlaşılabilir.Birinci ve
İkinci Dünya Savaşları’ndan sonra gücünü yitiren Britanya
İmparatorluğu’nun görevini devralacak olan ABD’nin dilinin de
İngilizce olması bu dilin kullanımını ve yayılımını
hızlandırmıştır(Crystal,1997-9,15).
İngilizce’nin kullanımını arttıran diğer bir tarihsel süreç ise
Endüstri Devrimi’dir .19 yy. başlarında Britanya,endüstri
ve ticaret alanlarında dünyanın en önde gelen ülkesidir.1700
yılında 5 milyon civarında olan Britanya nüfusu,1800’de ikiye
katlanır ve bu yüzyıl boyunca hiçbir ülke Britanya’nın ekonomik
büyümesiyle boy ölçüşemez. Endüstri Devrimi’nin birçok icadı
İngiliz kökenlidir ve 1800 yılında tekstil ve madencilik
alanlarında dünya lideri olan İngiliz firmalar dış dünyaya
açılırlar.Bu da Britanya’ya ‘dünyanın atölyesi’(workshop
of the world) ünvanını getirir.Bu başarıların dilbilimsel
sonuçları kendini çok geçmeden gösterir.Teknolojik ve bilimsel
yeni gelişmelerle birlikte yeni terimler doğar ve İngilizce’ye
binlerce yeni kelime katılır.Fakat bundan da önemlisi bu
gelişmeler diğer ülkelere de ulaşır ve bunları takip etmek
isteyen yabancıların İngilizce öğrenmesi gibi bir zorunluluk
doğar.İngiltere’deki bu gelişimler, kıtadaki birçok bilim
adamının İngiltere’ye gelmesine ve çalışmalarını burada
sürdürmesine de yol açar.Yüzyılın sonuna doğru İngiltere’deki
gelişmeler Amerika’ya da sıçrar ve II.Dünya Savaşı sonrası
yıpranan İngiltere’nin yerini 20.yy.da Amerika doldurur.Bilgiye
ulaşımın ise tek bir dili vardır:İngilizce(Crystal,1997-20,45).
19.yy. başları uluslararası bankacılığın da gelişim gösterdiği
yıllardır ve endüstriyel anlamda gelişmiş devletlerin
bankacılıkta da gelişim göstermeleri doğaldır. Almanya,İngiltere
ve ABD bu konuda başı çekerler.Bu gelişmeyle birlikte özellikle
gelişmekte olan ülkeler için yabancı dil öğrenimi yeni bir anlam
kazanır:Paraya ulaşım (Crystal, 1997-45).
İngilizce,bu tarihsel gelişmelerin sonucunda uluslararası
ilişkiler,medya,(reklamcılık, radyo yayınları,filmler,pop müzik)
eğitim,uluslararası taşıma,uluslararası güvenlik ve iletişim
yoluyla yayılır.Uluslararası ilişkilerde İngilizce
kullanılır,çünkü bir ‘lingua franca’ gereklidir. NATO,UNESCO,UN
gibi kurumların varlığı bir iletişim dilini
gerektirir.Bilimsel,sanatsal ya da politik toplantılarda
dünyanın her yerinden gelen katılımcıların ortak bir dil
varlığının pratikliğine ihtiyaçları vardır.Son yıllarda
özellikle Avrupa’da İngilizce yanında diğer diller de iletişim
dili olarak kullanılmaya çalışılsa da İngilizce’nin tüm dünyada
bir ‘lingua franca’-iletişim dili- olduğu gerçeği yadsınamaz.
İngilizce’nin kullanım yayılımında bir diğer kültürel etken de
medyadır. İngilizce, yaklaşık 400 yıldır basında
kullanılmaktadır.17.yy’ın ilk yıllarında Avrupa’lı devletler
gazeteler çıkarmaya başlamışlardır ve bu alanda da İngiltere
başı çekmektedir.İngilizce’ye basında verilen değer yeni
teknolojik haber alma gelişmeleriyle artmıştır;örneğin Reuters
1851 yılında Londra’da bir uluslararası haber alma ajansı
kurmuştur.Medyada İngilizce kullanımı sadece basınla sınırlı
değildir.19.yy.sonlarında ABD’de gelişen reklamcılık ve radyo
yayıncılığı diğer etkenlerdendir.Radyo dalgaları sayesinde
İngilizce dünyanın dört bir yanına yayılmış ve bölgesel
yayıncılığa çok az olanak tanımıştır(Crystal,1997-47,62).
Sinema medyanın diğer bir alanıdır.19. yy.da Avrupa ve
Amerika’da gelişmeye başlayan sinema teknolojisi I.Dünya
Savaşı’ndan sonra Amerika’ya kaymış,1915 yılında Hollywood film
endüstrisinin kurulması diğer devletlere ve dillere sinema
alanında tüm yolları tıkamıştır.1996 BFI Televizyon ve Film
Elkitabı’na göre dünya film endüstrisinin %80’i İngilizce’dir.Oskar
törenleri her zaman İngilizce olduğu gibi Avrupa’da yapılan
Cannes Film Festivali’nde verilen ödüllerin yarısından fazlası
İngilizce-filmlere verilmektedir.
Sinemayla birlikte evlerimize giren bir diğer İngilizce öğe de
pop müziktir.Teknolojik gelişmelerin çoğu Amerika’da olduğundan
bu teknolojiyle oluşan müzik de İngilizce’dir. Radyo programları
ve en son teknolojiyle yapılan video kliplerle evlerimize giren
müziğin yaşam felsefesinin,giyiminin,dilinin hayatımızda yer
etmesi kaçınılmazdır (Crystal,1997-63).
Uluslar arası ulaşım ve güvenlikte kullanılan kısaltmalar yine
İngilizce kökenlidir. Bilimsel araştırmalar çoğunlukla bu dilde
yapıldığından ya da bu dile çevrildiğinden eğitimde de bilgiye
erişmek amacıyla kullanılan dil İngilizce’dir. Ayrıca bilginin
en kolay erişildiği ve iletişimin en yaygın olarak kullanıldığı
internette ortak dil yine İngilizce kabul edilmektedir (Crystal,1997-64).
Crystal’ın tüm bu gelişmeleri yazdığı ‘Küresel Bir Dil
Olarak İngilizce-English as a Global Language(1997)’
adlı kitabında bahsettiği tarihsel olaylar ve bu olayların
kültürel sonuçları küresel bir dilin yaratılış aşamalarını
belirler. Crystal(1997)’ın gösterdiği tarihsel ve kültürel
gelişmeler, Tarık Ali’nin ‘Fundamentalizmler Çatışması(2002)’
adlı kitabında sıraladığı tarihsel olaylarla paralellik
gösterir.İki yazar da 19.yy. dünyasında Britanya
İmparatorluğu’nun kayıtsız şartsız egemenliğinden bahsederken bu
dünya liderliğinin I. ve II.Dünya Savaşları’ndan sonra
Amerika’ya geçtiğinde hemfikirdir.Crystal Amerika’nın yayılış
aşamalarını tarihin doğal bir sonucu olarak kabul eder ve
siyasal/askeri/ekonomik bakımlardan dünyada tek güç olan bu
ülkenin dilinin ‘dünya dili’ olarak kullanılmasını yadırgamaz.
Tarık Ali, bu teknolojik ve kültürel gelişmelerin özellikle
Güney-Batı Asya ve Ortadoğu ülkeleri üzerindeki etkileri
üzerinde durur.Yazara göre Amerika’nın dünyanın tek gücü olarak
ortaya çıkması doğal bir seyir izlemez,aksine bu yıllardır
sistemli olarak uygulanan politikaların sonucudur.Bu bakış açısı
biraz daha ileriye götürülürse İngilizce’nin dünya dili olarak
doğması,gelişmesi ve yayılması bu politikalara bağlanabilir.
3.Nasıl Bir Küreselleşme?/Küresel Bir
Dile İhtiyaç Var mı?
Tarık Ali(2002)’ye göre dünya üzerinde güçler
dengesi 90’lı yıllarda soğuk savaşın bitmesiyle yeni bir boyut
kazanmıştır.Artık Sovyet-ABD tartışması yoktur.Bu yüzden ABD
küresel jandarma rolünü sürdürmek amacıyla kendi elleriyle
düşmanlar yaratmaya başlamıştır.Güçlenen bu müttefik/düşmanlarla
birlikte küreselleşme ve varolma mücadelesi yeni bir boyut
kazanır;fundamentalizmler çatışması.
Tarık Ali’nin ‘fundamentalizmler çatışması’
terimi aslında son yıllarda sıkça duyulan bir teze gönderme
niteliğindedir: Huntington’un uygarlıklar çatışması
düşüncesi. Huntington(1993), Uygarlıklar Çatışması
tezinde soğuk savaş döneminin sona ermesinden sonra bugünkü
dünyada insanlararası farklılıkların artık esas olarak kültürel
olduğundan bahseder.Soğuk savaş dönemindeki üçlü
bölünme(Batı-Sovyet-üçüncü Dünya) yerini dünyanın sekiz ana
uygarlığın bırakmıştır. Bu uygarlıklar: Batı,İslam, Hind,Sind
(çevresindeki ülkelerle birlikte
Çin),Japon,Slav-Ortodoks,Latin-Amerika ve muhtemelen Afrika’dır.
Dikkat çekilmek istenen husus ,Batı dışındaki uygarlıkların
farklı olduğu ve ne kadar modernleşirlerse modernleşsinler bu
farklılıklarını koruyacaklarıdır.Böylece Huntington,Batı
uygarlığı ile insanlığın geri kalan kısmı arsında kesin bir
ayrımcı çizgi çizmektedir (Kongar,2002-49,52).
Tarık Ali Huntington’ın bu tezinde başlıca iki
sebepten dolayı yanıldığından bahseder. Birincisi,kendisinin son
kitabında uzun uzun anlatmaya çalıştığı gibi İslam dünyasının
bin yılı aşkın bir zamandan beri monolitik olmayışıdır.Senegalliler,Çinliler,Endonezyalılar,Araplar
ve Güney Asya Müslümanları arasında toplumsal ve kültürel
farklılıklar vardır.İkincisi ise,bu uygarlıkların, özellikle de
tehlike olarak görülen İslam Uygarlığının yakın geçmişine
bakıldığında bu uygarlığın Batı’nın ve Amerika’nın baskıcı
rejimleriyle oluştuğudur.Dünyayı şekillendiren güç
emperyalizmdir ve asıl çatışmayı dini bir dayanağı olmayan
tamamen siyasal ve ekonomik nedenlerle oluşturulan ‘
fundamentalizmler çatışması’nda aramak gerekir(Tarık
Ali,2002-247).
Bu noktadan bakıldığında Tarık Ali’ye göre küresel
bir dilin varlığı kabul edilinemez denebilir.Bu konuda en kabul
edinilebilir olanı Crystal’ ın açıklamasıdır.Crystal
İngilizce’nin dünyanın dili olmasının o dili anadil olarak
konuşanlar açısından avantajları olduğuna değinir.Fakat bir
dünya diline ya da diğer bir deyişle ‘lingua franca’ya da
ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Bilgiye ulaşmak ve iletişimi
sağlamak için şu an dünya da en yaygın olarak kullanılan dil
İngilizce’dir.Bu noktada İngilizce öğrenmek bir
gerekliliktir.Fakat iletişimin amacının tüm dünyayla etkileşime
girmek olduğu düşünülürse özellikle sözel iletişimde
Amerikalıların/İngilizlerin kullandığı standart bir İngilizce
kullanımının dayatılması gereksizdir(Crystal,1997-113).
4.Nasıl Bir İngilizce Eğitimi?
Son yıllarda artan kullanıcı sayısıyla İngilizce, Kachru(1986)’nun
deyimiyle nativization (ulusallaşma) sürecine
girmiştir.Diğer bir deyişle İngilizce,kullanıldığı bölgeye ve
kültüre göre yeni formlar kazanmaya başlamıştır.Bu gelişmelerden
dolayı dünyanın çeşitli yerlerindeki kullanıcıları bu dili
anadil olarak kullananların yeterlilik düzeyine göre teste tabi
tutmak ve bu test sonucunda da sınıflandırmak artık mümkün
değildir (Lowenberg,P.1992-109).
Dünyanın dört bir yanından insanları İngilizce öğrenmeye iten
sebep, bu dile karşı oluşan sosyal tavırdır.Bundan dolayı İran
ya da Libya gibi fundamentalist ülkelerin İngilizce
kullanmalarındaki neden, seslerini tün dünyaya duyurmak
amacıdır.İngilizce kullanıcılarının dünya üzerindeki şu andaki
durumu birbirine bağlı üç grupta özetlenebilir.Bu halkalar bu
dilin yayılma şekillerini,kullanım çeşitlerini ve işlevselliğini
gösterir.İç halka, İngilizce’nin geleneksel kültürel ve
linguistik dağılımını belirtir.Bu halkadaki ülkeler
İngilizce’yi anadil olarak belirlemişlerdir.Dış halka,yıllarca
süren kolonileşme sonucunda İngilizce’nin resmi/ikinci dil
olduğu ülkeleri belirtir.Genişleyen Halka ise bu dili yabancı
dil olarak kullanan ülkeleri göstermektedir(Kachru,1992-355,356);
Genişleyen
Halka(The Expanding circle)Þ |
Dış Halka (The
Outer Circle) |
İç Halka(The
Inner Circle) |
Çin.....1.088.200
Mısır...50.273.000
Endonezya...175.904.000
İsrail....4.512.000
Japonya...122.620.000
Kore....42.593.000
Nepal....18.004.000
Suudi
Arabistan...12.972.000
Tayvan...19.813.000
Rusya....285.796.000 |
Bangladeş......107.756.000
Ghana........13.754.000
Hindistan......810.806.000
Kenya....22.919.000
Malezya....16.965.000
Nigerya....112.258.000
Pakistan.....109.434.000
Filipinler........58.723.000
Singapur........2.641.000
Sri
Lanka.....16.606.000
Tanzanya....23.996.000
Zambiya.....7.384.000 |
ABD.........245.800.000
Britanya.......57.006.000
Kanada.........25.880.000
Avustralya..........16.470.000
Yeni
Zelanda.....3.366.000 |
Yukarıda görüldüğü gibi İngilizce’yi anadil dışında
kullananların sayıları oldukça çoktur .Crystal(1985)’e göre
İngilizce’yi anadil dışında kullananların sayısı 2 milyara
yakındır.Fakat,Kachru(1992)’e göre ‘kullanıcı’ kelimesine
özellikle anadil olarak kullanılmayan ortamlarda dikkat edilmesi
gerekir.İngilizce’nin yayılımı bu dile çok kültürlü bir kimlik
kazandırmıştır ve ‘İngilizce’ kelimesi bu gerçeği dile dökmekte
yetersizdir.Artık ‘İngilizcelerden’ bahsetme zamanıdır.
Kachru(1992)’ye göre İngilizce kullanımında ve
öğretiminde esas alınan beş yanlış nokta vardır;
1)Dış ve genişleyen halkalardaki İngilizce kullanıcılarının
amacının o dili anadil olarak konuşanlarla iletişim kurmak
amacıyla öğrendiği yanılgısı
Değişik etnik ve kültürel gruplardan artan kullanıcı sayısıyla
İngilizce,dünyanın iletişim dilidir ve kullanıldığı bölgeye göre
bu dilin değişik sosyokültürel-selamlama, rica, ikna,özür
dileme- yapıları oluşmaktadır.
2)İngilizce’nin Amerikan ve İngiliz kültürü ya da hristiyan
kültürünü öğrenmek ve anlamak için bir araç olduğu yanılgısı.
Dış ve genişleyen halkalarda İngilizce yöresel
farklılıklara göre değişim göstermektedir .Bu yüzden bu dile
hristiyan kültürünü öğretmek gibi bir işlev yüklenemez.
3)İngilizce öğreniminin amacı anadildeki akıcılığı kazanmaktır
yanılgısı.
İç halkadaki kullanıcılar diğerleri için sadece bir
model olabilirler.Dış halkadaki kullanıcılar yıllardır bu dili
kendi kültürel yapılarına göre bölgeselleştirmişlerdir.Anadil
konuşanlarının yeterliliğinde ve tarzında İngilizce
kullanımından bahsedilemez.
4)Bu dili anadil olarak konuşan eğitimcilerin küresel bir
İngilizce öğretimi için gerekli olduğu yanılgısı.
İngilizce’nin bölgesel farklılıklara göre
şekillendiği dikkate alınırsa bu dili anadil olarak konuşan
eğitimcilerin yeterliliği tartışılır.
5)İngilizce’nin yöresel farklılaşmasının o dili bozduğu
yanılgısı.
İngilizce artık dünya dilidir.Amerika ya da
İngiltere bu dilin sahibi olmaktan çıkmıştır.
Bu gerçekler dikkate alınarak Kachru(1992) İngiliz
ya da Amerikan İngilizce’si değil Dünya İngilizceleri
öğretme gerekliliğinden bahseder.Dünya İngilizcelerini yabancı
dil sınıflarına taşırken de göz önüne alınması gereken hususları
şöyle özetler;
-Sosyodilbilimsel profil:Sınıflarda İngilizce’nin
dünyanın çeşitli yerlerindeki kullanımı otantik materyaller
incelenerek gözden geçirilebilir ve İngilizce’nin çok kültürlü
ve tek kültürlü toplumlardaki kulanım farklılığının altı
çizilebilir.
-Değişik kullanıcılar:Dünyadaki İngilizce
kullanıcılarının yaşam şekilleri,bu dili kullanma amaçları ve
nasıl öğrendikleri sınıfta tartışılabilir.
-İşlevsel farkındalık:Kültürel farkındalık ve işlevsel
geçerlilik kazandırmak amacıyla,herhangi bir zamanda tek bir
kullanıma önem verilebilir.
-Kullanım şekilleri:Bu dilin eğitimde kullanılan standart
şeklinden başka hava taşımacılığı ya da ticarette kullanılan
‘pidgin’ şekilleri,hukukta,medyada,edebiyatta kullanılan
şekilleri öğretilebilir.
-Karşılaştırmalı kullanımlar:İngilizce’nin değişik
kullanım nedenleri,değişik dilbilgisi,kelime ve telaffuz
şekilleri bölgesel gerçekler dikkate alınarak
karşılaştırılabilir(Kachru,1992-359,360).
5.Sonsöz
Neden İngilizce öğreniyoruz ve öğretiyoruz
sorularına bu yazıyı hazırlarken yaşadığım iki olayı belirterek
değinmek istiyorum.
Birincisini,kaynak arama aşamasında
yaşadım.İstanbul’daki tüm kütüphanelerde aradığım halde
Kachru’nun‘Dünya İngilizceleri’ konusundaki yazılarına
ulaşamadım.Ne yapsam diye düşünürken internette Kachru’nun
adresini buldum ve eşi Yamashi Kachru ile mailleştim.Çok
beklemem gerekmedi.İki saat içinde Kachru’nun aradığım
makaleleri bilgisayarımdaydı.Bu olay dünyanın ‘küresel bir köy’
haline geldiği tezini doğrular nitelikte.Özellikle internet
sayesinde dünyanın dört bir yanına ulaşabiliyoruz,değişik
kültürden insanlarla etkileşime girebiliyoruz ve bu iletişimde
tek bir dil ön plana çıkıyor,İngilizce.İnternetteki kaynakların
%90’ından fazlası İngilizce ve İngilizce olmayan sitelere
girdiğinizde ‘bu yazının İngilizce’si de mevcuttur’ alt
bilgisiyle karşılaşabiliyorsunuz.
İkincisini arkadaşlarımla sinemadayken yaşadım.Dantes’in
ünlü romanı ‘Monte Kristo Kontu’ sinemaya uyarlanmıştı.Avrupa’lı
dünyaca ünlü bir yazarın klasik niteliğindeki romanının
Fransızca konuşulan bir adada Avrupa’lı oyuncularla dialogların
İngilizce olduğu Holywood sponsorluğunda bir filme uyarlanması,
İngilizce’nin dünya dili olduğunu bir kez daha kanıtlar
nitelikteydi.Günümüzde edebiyat ve bilim alanlarında nerdeyse
tüm eserler İngilizce yazılmakta ya da İngilizce bir nüshaları
bulunmakta.
Yaşadığımız bunun gibi binlerce olay dikkate
alındığında İngilizce öğrenmek ve öğretmek bir zorunluluk haline
geliyor.Nasıl bir İngilizce öğretimi konusunda ise Kachru(1992)’nun
önerileri savunulabilir.Öğrencilere İngilizce’nin dünya dili
haline geldiği, birçok kültürde değişik kullanım şekillerinin
olduğu anlatılıp,bu anlatılanlar otantik materyallerle
desteklenirse işlevsel farkındalık yaratılmış olur. Bu
farkındalığı edinen öğrencilerin de öğrendikleri dili
kullanırken kendilerini, bu dili anadil olarak kullananlara göre
dezavantajlı hissetmeleri ve kendi
kimliklerini,dillerini,dinlerini sorgulamaya başlamaları
önlenmiş olur düşüncesindeyim.
Türk toplumu,yıllardır,yüzünü ya Kıble’ye çevirdi ya
da Batı’ya.21.yy başlarında dünya hızla küçülürken,birçok
kültürle etkileşim içine girebilme şansı doğarken yüzümüzü diğer
milletlere de çevirme zamanı geldi sanırım.Yaşamımızın her
alanını etkileyecek olan bu gerekliliğin,yabancı dil öğretim
yöntemlerimizi de etkilemesi kaçınılmaz.Kültürler,diller arası
farkındalığı yaratmak ve ‘Dünya İngilizcelerini’ öğretmek,bu
yüzyılda biz,İngilizce öğretmenlerinin ana hedefi olmalıdır.
KAYNAKÇA
Ali,T.(2002).Fundamentalizmler Çatışması.
Everest yayınları,İstanbul.
Crystal,D.(1997).English as a Global Language.Cambridge
University Press
Lowenberg,P.H.Testing English as a World Language.TESOL
Quartely;109,114.
Kachru,B.B.(1992).Teaching Word Englishes.TESOL Quartely;358,369.
Kongar,E.(2002).Küresel Terör ve Türkiye.Remzi Kitabevi;49,52.
By Müjgan İlhan